Sıkıntı İle ilgili Deyimler ve Anlamı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sıkıntı basmak
Çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak.

Sıkıntı çekmek
Zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak: ‘iki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik.’ -a. Gündüz.

Sıkıntı vermek
Tedirgin etmek, bunaltmak.

Sıkıntıda olmak
Geçim darlığı çekmek.

Sıkıntısı olmak
1) tedirgin, rahatsız eden bir durumda bulunmak: ‘bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz.’ -n. Ataç. 2) işemesi gerekmek, sıkışmak.

Sıkıntıya düşmek
Darlık, yokluk içinde olmak.

Sıkıntıya gelememek
Güç işlere dayanamamak.

Acısını çekmek:
Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntüyü yaşamak.”Kestiğim o ağacın hâlâ acısını çekiyorum.”

Allah aratmasın:
Yakınılacak bir durumda, bir şeyin hiç bulunmaması hâlindeki sıkıntı anında “Allah daha kötüsünü göstermesin” anlamında kullanılır.

Alnının damarı çatlamak:
Başarmak için çok sıkıntı çekmek, çok çaba sarf edip emek vermek. “O yolu açıncaya kadar benim alnımın damarı çatladı, sen ne halt etmeye bozuyorsun?”

Ana baba günü:
1) Mahşer günü. 2) Sıkıntılı kalabalık; telâşlı, tehlikeli, kimsenin kimseyi tanımadığı kalabalık.“Yangın yeri ana baba gününe dönmüştü.”

Ana kuzusu:
1) Pek küçük kucak çocuğu. 2) Sıkıntıya, güç işlere alışkın olmayan, nazlı çocuk veya genç. “Şu torbayı kaldırışına bak hele, tam bir ana kuzusu.”

Anası ağlamak:
Çok eziyet çekmek, sıkıntıya katlanmak, bitkin duruma düşmek. “Onu buraya getirinceye kadar anam ağladı.”

Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek:
Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek, eziyete katlanmak. “Şu arabanın taksitlerini ödeyinceye kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.”

Anasını ağlatmak:
Bir kimseye çok eziyet edip sıkıntı çektirmek. “Adamın üzerine öyle gittiler ki iki günde anasını ağlattılar.”

Ateşten gömlek:
İçinde bulunulan acı, sıkıntılı, dayanılmaz durumu anlatmak için söylenir. “İflas etmem, ateşten gömlek giymem demektir.”

Atsan atılmaz, satsan satılmaz:
İşe yaramadığı, sıkıntı verdiği hâlde vazgeçilemeyen şeyler ve kimseler için kullanılır. “Ne yapayım, kardeş işte! Atsan atılmaz, satsan satılmaz!”

Başı belada olmak :
Büyük bir felaketle, sıkıntılı bir durumla karşı karşıya olmak.

Başı dara düşmek (başı daralmak) :
1. Sıkıntılı bir durum içinde olmak. 2. Paraca darlığa düşmek.

Başı darda (kalmak, olmak) :
Sıkıntı içinde (olmak).

Başı derde girmek (düşmek) :
Üzücü, sıkıntı verici bir durumla karşılaşmak.

Başı dertte (olmak) :
Sıkıntılı, tehlikeli bir durum içinde (olmak).

Can dayanmamak:
Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek. “Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?”

Canından bezmek:
Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek. “Ne yapayım böyle hayatı, beni canımdan bezdirdi!”

Canını dişine takmak:
Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak. “Canını dişine takıp koca kayayı parçalamaya devam etti.”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - izle porno