İPLİKCİ ALTUNBA MEDRESESİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Medruse; Alâeddin tepesinin doğusundaki kürkçü mahallesinde ÎPLÎKCt CÂMİİ’nin arkasında idi. Mimarî bir kıymeti olmayan Kerpiç yapılı dam örtülü son medrese Cumhuriyet inkılâbına kadar ayakta idi. Medreseleri, türbe ve tekkeleri kapatan kanun yörürlüğe girdikten sonra tamamen yıkılmış ve arsa haline gelmiştir. Yalnız İPLİKCÎ CÂMİΑnin kıble tarafında ve bitişiğinde üçte biri kadarı toprağa gömülmüş kubbeli bir oda vardır. 1939 yılında İPLÎKCÎ CÂMİ tamir edilirken burada yapılan bir kazı eski medreseye ait olduğunu tahmin ettiğimiz bazı döküntüler ve kalıntılar ortaya çıkarmıştır.

1 — İplikci câmii’nin kıble tarafının sol tarafında ve câmi di varından beş metre açıkta çeşme. 2,80 boy ve 2,40 eninde olan bu çeşmenin ayna taşından yukarı tarafı kırılmıştır. Çeşmenin yüzü kıbleyedir. Gerek ayna taşı gerekse havızı başka bir mimarî eserin enkazından uydurulmuş şeylerdir. Yanında gayr-i İslâmî devirlere ait bazı sütun başlıkları ve kaideleri vardır. Çeşmenin seviyesi ilk İplikci câmii’nin seviyyesindedir. Son medrese ilk medresenin 2,5 metre aşağıda kalan enkazı üzerine yapılmıştır.

2 — İplikci câmii’nin kıble divarına sol taraftan bitişik, divarları ve kubbesi tamamen tuğla ile yapılmış olan 6,30 metre boy ve 7,30 enindeki odadır. Şimdiki zeminden 1,20 metre yükseklikte olan kapısı doğuya açılır. Âdi taş çerçeveli olan kapının genişliği 1.10, yüksekliği 2 metredir. Kıble tarafmada bir pencere vardır. Kubbenin dört köşesindeki askılarından, inşa malzemesinden bu odanın altmcı hicret asrının son yarılarında yapılmış olduğunu anlamak mümkündür, tplikci câmii’nin sol kanadı yani ilâve kısmı sonradan bu odaya yapıştırılmıştır. Mâbedden kıble tarafına mihrabın üstünden ve sağından pencereler açıldığı halde önünde oda bulunduğu için sol tarafına pencere açılamamıştır. Bu tenazursuzluk da odanın mâbedden evvel yapıldığını göstermeğe kâfidir.

3 — Bu odanın batı tarafmda ve yine mâbadin kıble tarafına bitişik bir bina kalıntısı vardır. Tamamen tuğla ile yapılan 9,60 metre boyu ve 3,50 metre uzunluk ve derinliği olan bu binanm temel teşekküllerine göre iki oda ile bunların sonunda minâre ve yahut ikinci bir kat merdivenine benzeyen helezonî basamaklar olduğu anlaşılmaktadır. Vakfiyesinde tasrih edildiğine göre medresenin içinde namaz kılınırdı. Belki de medresenin İNCE MİNÂRE gibi müstakil bir mescidi vardı. Şimdi görülen enkazda o mescidin minâresine aittir.. Bu radaki kazı genişletilir, eski medresenin temelleri ortaya çıkarılırsa hem bu bina bakiyesinin mahiyeti anlaşılır hem de en eski bir Selçuk medresesinin plânı elde edilmiş olur. Fâtih’in 881 H. 1476 M. yılında Konya evkafını tesbit eden defterinde (Altunba medresesi); medrese listelerinin başında yer almakta.

Bunun üstünde ( arapça ) yazılıdır.

Bu deftere göre medresenin gelirleri şunlardır :

1 — Konyaya bağlı = Erkud köyü (1).

2 — ( =Sudiremine – (Silleye ) bağlı Altunba çiftliği.

3 — Lârendeye bağlı Dağ saraycık çiftliği.

4 — Konyanın içinde İplik pazarı

5 — İplik pazarına bitişik dükkânlarla Furun ve hane, Nizameddin hanında, eski pazarda, Kervansaray ve dükkân yerlerinin mukataalariyle Abdür reşid’de (evdireşe) de tarla ve Altunba bağı. Bu bağın harap olduğu da altına yazılmıştır.

Na’linci medresesinin vakfı olan ve şimdiki Belediye binasiyle Maarif evlerinin bulunduğu yerleri de kaplıyan meşhur Nizamiye Kervansarayı yapılırken Altunba medresesinin üç dükkânı yıkılmış ve yerlerinden kervan saraya kapı açılmıştır. Bu defterde ( îplik pazarı, şeklinde anılan pazarın bir pazar mı, yoksa başka başka pazarlar mı olduğu tasrih edilmiyorsa da Farsça = (îp),=(îplik) demek olduğuna göre bizce hepsi ile bir pazar kastedilmiştir. III. Murad’m 992 H. 1584 M. tarihli tahrir defteri medrese, vâkıfı ve vakfiyesi hakkında bize şu malûmatı veriyor:

«Vakf-ı medrese-i Altunba ibn-i Abdullah Es-sultanî ki Kılıç-Arslan ibn-i Mesud ibn-i Kılıç-Arslan Es-selçuki ber muceb-i vakıfname El-muverrah bi-tarih-i semane ve tis’in ve hamse mie. » Karye-i Arkıd tabi-i Konya öşrü vakf-ı medrese. Hasıl 2640. Mezrea-i Altunba Tabi-i Sudiremi (Sille). Öşrü vakf-ı medrese, hasıl 800. Mezrea-i Dağ Saraycık tabi-i Lâdik öşrü vakf-ı medrese-i Altunba hasıl 1480. Mezrea-i (Gedekıle – tf’JÎ’) tabi-i Konya hasılı (okunamadı), zemin-i dekâkin der pazar-ı iplik, icare. fi sene 360 An mahsul-i han-ı Nizamiyye üç dükkân yerinde kerbansaraya yol eylemişler. Fi sene ber vech-i nakd verilir. Haneha der pazar-ı rişte. Fi sene 44. Bağ-ı Altunba öşür 400 Zemin der Abdurreşid 3 kıta. Fi sene 170 yekûn 1219.» Bu kayda göre Altunba’nm babasının adı Abdullah’dır. Vakfiyesi 598 tarihlidir. Kendisi Ul – Es-sultanî şeklinde vasıflandırılmaktadır. Bu vasfı da Kılıc-Arslan ibn-i Mesud ibn-i Kılıc-Arslan’a mensubiyetinden dolayı almıştır. Belki bu hükümdarın âzadlılarından idi. Bu defterin masraf kısmında medresenin gelirlerinin tevzi şeklini gösteren şöyle bir kayıd vardır.

III. Muradın KONYA defterinde ÎPLİKCÎ CÂMÎÎ yandıktan sonra tamir ve termim edildiği yazıldığı halde ittisalindeki ALTUNBA MEDRESESİ hakkında böyle bir kayda raslamadık. ALTUNBA MEDRESESÎ’nin 992 H. 1584 M. yılma kadar ayakta bulunduğu muhakkaktır. Ne vakit yıkılıp yok olduğunu tesbit edecek bir vesika henüz elimize geçmedi. Medresenin Konya Vakıflar Müdürlüğünde bulunan 4 numaralı defterin 34 ncü sahifesinde 598 yılı recebinde tanzim edilmiş 6.5 sahifelik arapca bir vakfiyesi vardır.

Bu satırların ifade ettiği mânaya göre Şems-ed-din Ebusaid Altunba İbn-i Abdullah; medresesinin vakfını kısmen II. Kılıç – arslan ibn-i Mesud-i evvel zamanında ve kısmen de II. Kılıç – arslan’ın oğlu Süleyman zamanında tesis etmiştir. Vakfiyenin tanzim edildiği yıl Selçuk tahtında II. Süleyman İbn-i Kılıç – arslan oturuyordu. (1) Vakfiyeye göre Medresenin II. KlllÇ-arslan zamanında yani 593 H. 1196 M. dan evvel yapılmış olduğu kabul edilebilir.

Fâtih’in KONYA tahrir defterinde Konya’nın içinde başta ALTUNBA MEDRESESİ olmak üzere Şu onbir MEDRESE ve DÂR-ÜL-HADÎS sayılmaktadır :

1 — Altunba medresesi.

2 — Karatayı medresesi.

3 — Seyfiye medresesi.

4 — Tac vezir medresesi.

5 — Nizamiye medresesi.

6 — Kemaliye medresesi.

7 — Muin medresesi.

8 — Kazi Hürremşah Dâr-ül-hadisi.

9 — Atabey medresesi.

10 — Sahib Ata = ince minâre Dâr-ül-hadisi.

11 — Kadı Mürsel Madresesi.

Bu yüksek ilim evlerinden bu gün bize kadar ancak KARATAYI, İNCE MÎNÂRE gelebilmiştir. Selçuklular ve Karaman oğulları zamanında yapılan diğer medreselerin hepsi yıkılmıştır.

ALTUNBA yapılış tarihi itibariyle KONYA’daki Selçuk medrese ve dâr-ül-hadislerinin en eskilerinden birisi idi. Vakfiyesinde medrese Konya’nın tışmda gösterilmiştir.

Konyanm suri 618 H. 1221 M. Yılında tamamlandığına ve ilk Konya da Alâeddini saran iç kalenin (Ehmedek’in) içinde bulunduğuna göre medresenin böyle gösterilmeni tabiidir. Altunba medresesi Konyanm ilk irfan mücsscsclerinden birisi olmak şerefini kazandıktan başka Sultan ül ulema ile oğlu Colâl-od din i Rumi’nin KONYA’ya geldiklerinde ilk indikleri medrese olmak mazhariyetine ermiş bir ilim evidir. Sultan-Ül-ulema uzun müddet burada neşriyat yapmış, Celâl-od din Rumî bilgisini ve feyzini burada arttırmıştır. Eflâki; Sultan-ül-uloma’nm hayatını yazarken aynen şunları söyler:

Türkçesi şöyledir :

«Sultan-ül-ulcma Konyaya geldiklerinde Altunba medresesine indiler. O vakit Konyada bu medreseden başka bir medrese bulunmadığı söylenir şehrin kalesi de (Dış kalesi) henüz yapılmamıştı.» Medresenin Konyanm dışında yapıldığında vakfiye ile Eflâkî birleşiyorlar.

Bize kadar gelen söylentilerine göre de bu gün ayakta duran oda Sul-tan-ül-ulema’mn ilk konaklandığı ve konuklandığı yerdir.

1284 H. 1867 M. Yılında MEVLÂNA DERGÂHI’nda matbah tamir edilirken Altunba medresesinin enkazından büyük bir sütun alınarak burada kullanılmıştır. Bu medresenin müderrisleri eskiden Mevlevi kıyafrtinde gezerlermiş. Altunba medresesinin vakfiyesi bize kadar gelebilmiş en eski Selçuk vakıfnamelerinden birisi olduğu için Konya tarihi bakımından yüksek bir kıymet taşır.

598 H. 1201 M. yılında tanzim edilen vakfiyenin orijinali kimdedir ? Bize kadar gelmiş midir ? Bunu bilmiyoruz. Bu mühim vesika Arapça bil-miyen cahil bir kâtip tarafından fena bir yazı ile Konya vakıflar müdürlüğündeki deftere geçirilmiştir. Vakfiye o kadar fena yazılmıştır ki kuvvetli Arapça bilmedikçe sökmeye imkân yoktur. Bilhassa has isimleri tesbit etmek çok zordur. Vakfiye eski Konyanm ve Konya civarının bir çok karanlık yerlerini aydınlatmaktadır. Medrese; Konyanm haricinde yeni çarşıda yapılmıştır. Medresenin bir tarafında Konyalı boyacı Salim zade Hoca Yusuf’un, bir tarafında tüccardan Tebrizli Hoca Eb-öl-fazl Abd-ül-cebbar’mescidleri vardı.

Hoca Yusuf’un mescidi bize kadar gelmemiştir fakat bugüukü îplikçi câmiini ilk kuran zat bu Hoca Eb-ül-fazl’dır. Bu zatın yaptırdığı ilk câmiin Çini mihrabı da bu sene meydana çıkarılmıştır. Fâtih, II. Bayezid defterlerinde bu câmi’e; ( Eb-ül-fazl câmii) diye meşhur ( Ahmed bey câmii ) denildiği tasrih edilmektedir. Şu halde ( Eb-ül-fazl =) ; hem Ahmed beyin hem de câmi’in ilk bânisinin künyesidir.

Şimdiye kadar bu yanlış anlaşılmıştır. Ahmed bey’in tahrif edilmiş vakfiyesinde de öyle gösterilmiştir. İttisalinde bulunduğu için iplikci şöhretini alan câmiin Altunba ile dıvardaşlıktan başka hiç bir alâkası yoktur. (KONYA VE REHBERİ) adlı eser gibi bir çok eski ve yeni tarihçiler bu câmii Altunba’ya nisbet etmekle büyük hata işliyorlardı.

Altunba; medresesini: Hanefî ve Şafi’î fakihlerle, mütefekkih’lere ve müteferrik müteallimlere tahsis etmektedir. Vakfiyenin tasnifine göre medresenin ilk talebesine müteallim, yüksek talebesine de mütefekkih denil» mektedir. Altunba; vakfiyesiyle medresesi için muhtelif yerlerde bir han dükkân, bir tarla, bir köy, bir bostan vakfetmiştir.

HAN; medresenin yanında kapısı da medreseye muvazidir. İttisalinde ve civarında dükkânlar vardır. Bunların sınırları üzerinde Konyalı Hoca Eyyup ibn-i Ali’nin, Konyalı Boyacı Osman îbn-i Veysel’in, Şafi İbn-i Ahmed’in» muhtesib-i sultanî Konyalı Fahr-ed-din Yunus İbn-i Hasan’ın, Kâğıdcı tacir Hacı Yusuf ibn-i Sütekin’in, Konyalı Nur-ed-din Gazi’nin, Alemdar-ı Sultanî Emir Şıhab-ed-din Mehmed İbn-i Mahmud’un, Pamukçu Konyalıİsmaii İbn-i Abd-üs-samed Ali’nin, Haffaf-i Sultanî Konyalı Hoca Gazi İbn-i Ali’nin, bir mescid bânisi olan Hacı İsa ibn-i Mahmud’un mülkleri vardır.. Vakfiyede Altunba’nın hususî bir çarşısı bulunduğu da tasrih edilmektedir.

Vakfedilen dükkânların sınırları gösterilirken Konyanm eski çarşısının ve KONYA KASRI’nm ortasında (Taht) mahallesindeki CÂMİİ ATİK’in ve yine Konyanm içinde MEDRESE-Î SULTANİYE’nin adları geçmektedir.

Bu kayıdlara göre Konyada (SUK-İ CEDÎD), (SUK-İ ATİK) diye iki çarşı, Konya kalesinin içinde bir (MEDRESE-İ SULTANİYE) vardır. Şu halde Eflâki’nin naklettiği rivayetin hilâfına olarak KONYA’da ALTUNBA MEDRESESİN’den evvel bir Selçuk hükümdarı tarafından yapılmış bir medrese vardır. Alâeddin tepesindeki kasrın içindeki câmi o vakit (CÂMİ-İ ATİK) şöhretini taşıyordu. Sonradan Alâeddin câmii adını almıştır.

Altunba’nm vakf ettiği arazi Konya sahrasında (= Kend-i Ali) yolundadır. Bu tarla sınırlandırılırken Türk ismi taşıyan bir Rumun da adı geçer ki bu; Konyalı Kosti oğlu Arslandoğmuş’tur.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir