Endovasküler Stent Nedir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Stentler dokunmuş dayanıklı kumaşların metal tellerle güçlendirilip tüp haline getirilmesinden oluşur. Hastanın balonlaşmış damarına kasıklarından takılan kateterler vasıtasıyla yerleştirilir. Kan artık bu tüp yapının içinden geçer ve balonlaşmış kısım devre dışı kalır.

Bir çok sorunlarla birlikte olan açık cerrahi teknik yerine, uygun anevrizmalarda karına kesi yapmadan kasıktan teller ve kateterler kullanılarak anevrizmanın tedavi edilmesi olan endovasküler onarım yapılabilmektedir. Hastalığın tedavisinde ilk seçenek olarak yerini alan endovasküler cerrahideki son gelişmeler sayesinde, % 100’e yakın başarılı sonuçlarla hastalar sağlıklı bir yaşama kavuşmaktadır.

1994’de A.B.D.’de gerçekleştirilen ilk uygulama tıp camiasına büyük umutlar verdi. Ancak uygulamanın arka planında çok önemli mekanik ve malzeme mühendisliğinin desteği söz konusuydu. Bu nedenle de endovasküler stent işlemlerindeki başarı tıp dışı disiplinlerdeki ilerlemelere büyük oranda bağımlıydı. Yıllar içinde sağlanan teknolojik gelişmeler günümüzde yaygın olarak kullanılan endovasküler sten greft uygulamalarına olanak tanıdı.

Klasik olarak da tanımlayabileceğimiz açık anevrizma ameliyatlarında amaç, cerrahi bir kesiyle anevrizma olan aorta bölgesine, damarın dışından yaklaşmak ve hastalıklı damarı çıkararak, boşalan bölgeye, o damar çapına uygun dacron, teflon gibi malzemelerden özel olarak yapılmış yapay bir damarı (tüpü) dikmektir. Taktir edileceği gibi, aortanın komşulukları, kanama riski ve cerrahi kesinin büyüklüğü nedeniyle bu önemli bir operasyondur. Dolayısıyla bazı ciddi riskler taşımaktadır.

Endovasküler stent greft uygulamaları, teknolojik gelişmelere ileri derecede bağımlı olduğu gibi, birden fazla tıp dalının birlikte çalışmasını gerektiren multidisipliner bir uygulamadır. Bu işlemde kullanılan malzeme ve cihazlar nasıl bir tek mühendislik dalının ürünü olarak ortaya çıkmamışsa, uygulamada da tıbbın birden fazla dalının bir arada çalışmasını gerektiren bir ekip söz konusudur. Hassas bir görüntüleme, iyi bir anestezi desteği, doğru malzeme bilgisi, deneyimli manipülasyon yeteneği ve cerrahi beceri olmadan başarılı sonuçlar almak olası değildir.

Endovasküler stent greft uygulamalarında temel ilke, anevrizma bölgesine damarın içinden ulaşmaktır. Bunun için kasık atardamarına (femoral arter) erişimi sağlayacak 3-4 cm’lik bir kesi yeterli olacaktır. Üstelik de kasık bölgesinde femoral arter oldukca yüzeyel seyrettiği için, bölgeye erişim için çevre dokuların zarar görmesi de söz konusu değildir.

Endovasküler stent greft uygulamalarında önemli olan olgunun ve malzemenin doğru seçimidir. İşlemde kullanılan stentin iki ana parçası vardır. Anevrizma bölgesine yerleştirilecek olan stent greft metal alışımdan tel bir kafes ve bunun üzerine kaplanmış, insan vücudu ile uyumlu özel bir kumaştan oluşmuştur. Bu kumaş kaplı tel kafes kapalı durumda iken yaklaşık 9 mm çapındadır. Uzunluğu ise uygulanacak bölgenin yapısına göre farklılık gösterir. Stent greft bu haliyle taşıyıcı bir kateterin ucuna yerleştirilmiştir. Üzerinde stent greft yerleştirilmiş olan bu alet (aparey) hastanın kasık atardamarından (femoral arter) ilerletilerek anevrizma bölgesine ulaştırılır. Bu işlem esnasında röntgen cihazı kullanılarak, stentin hassas ölçümlerle, uygun yerde bulunması sağlanır.

Doğru konumda yerleşim sağlandıktan sonra, taşıyıcı kateter stentin içinden geri çekilmeye başlanır. Kateterin geri çekilmesiyle sıkıştırılmış durumda damar içinden gönderilmiş olan stent greft açılmaya başlar. Kateter tamamen dışarı çekilip, stent greft tamamen açıldıktan sonra, anevrizma kesesini içeriden sağlam bir şekilde kapamış olur. Böylece damar içindeki kan basıncının etkisinden kurtulmuş olan anevrizma kesesi artık genişlemeyecektir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir