Kesenin ağzını açmak : Bol para harcamaya başlamak.
Kesesine güvenmek : Parasının çokluğuna güvenmek.
Kesip (kestirip) atmak : Uzun boylu düşünmeden kesin bir hükme varmak.
Kestane (ceviz, koz) kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş : 1. Kendisini yetiştiren, eğiten, koruyan kişiyi ya da ailesini sonradan beğenmemek. 2. Aslını inkar etmek.
Keyfi kaçmak : Neşesini herhangi bir nedenle yitirmek.
Keyfini bozmak (kaçırmak) : Rahatını bozmak, neşesini kaçırmak, rahatsız etmek.
Keyfinin kahyası olmamak : Birine karışmaya hakkı olmamak.
Keyif çatmak : Hoş ve neşeli vakit geçirmek, eğlenmek, zevk içinde olmak.
Kıçüstü oturmak : Çaresiz kalıp işi bırakmak.
Kıçı kırık : Değersiz, önemsiz kimse veya şey.
Kıçına tekme atmak (vurmak, yapıştırmak) : Bir yerden veya işten kovmak, yol vermek.
Kıçını yırtmak : 1. Çok uğraşıp didinmek, mutlaka yapacağım diye didinip uğraşmak. 2. Çok yüksek sesle bağırıp çağırmak.
Kıl kuyruk : Sözünde durmaz, işsiz güçsüz, serseri, delişmen.
Kıl payı kalmak : Bir şeyin olmasına çok az kalmak, neredeyse olacak anlamında.
Kılı kıpırdamamak : Durum ve davranışını değiştirmemek, umursamamak, aldırış etmemek.
Kılı kırk yarmak : Titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak.
Kılık kıyafet köpeklere ziyafet : Giyinişi, görünüşü tiksindirici, pis kişiler için kullanılır.
Kılına (bile) dokunmamak : Birine zarar verecek hiçbir davranışta bulunmamak.
Kına yakmak : 1. Kınayı çamur durumuna getirip boyanacak yere sürmek. 2. Birinin uğradığı kötü duruma çok sevinmek.
Kıran kırana : Çok çekişmeli, çok mücadeleci, bütün gücünü ve ustalığını kullanarak.
Kırdığı ceviz (koz) bini (kırkı) geçmek (aşmak) : Birinin yaptığı kabahatler, kötülükler, uygunsuzluklar çok olmak. Üst üste büyük hatalar, yakışıksız işler yapmak.
Kırıp geçirmek : 1. Yaptığı esprilerle dinleyenleri veya seyredenleri çok güldürmek. 2. Zulümle, öldürerek insanlara büyük zarar vermek, yakıp yıkmak. 3.Sert davranışlarıyla insanları gücendirmek.
Kırk bir buçuk (kırk bir kere) maşallah : Allah esirgesin, nazar değmesin anlamında kullanılır.
Kırık fırın ekmek yemek : Yapılması çok zor olan bir durumu belirtmek için kullanılır. Çok çalışması, uğraşması gerekir anlamında kullanılır.
Kırk tarakta bezi olmak : Birbirinden farklı birçok işle uğraşmak.
Kırkı çıkmak : Loğusa kadın veya bebek için doğumdan sonra kırk gün geçmiş olmak. Birinin ölümünün üzerinden kırk gün geçmek.
Kırkından sonra saz çalmak : Yaşlandıktan sonra uzun ve güç bir işe girişmek.
Kırklara karışmak : Bir kimse artık ortalarda görünmez olmak.
Kısmeti açılmak : 1. Geliri, kazancı artmak, kötü olan şansı iyiye gitmek. 2. Kendisiyle evlenmek isteyen biri çıkmak.
Kısmeti ayağına (kadar) gelmek : Beklemediği bir anda, beklemediği bir sebeple kazançlı duruma gelmek.
Kısmeti (nimet) ayağıyla tepmek : Kavuşacağı iyi bir durumu, değerini bilmeyerek istememek.
Kıssadan hisse almak (çıkarmak) : Anlatılan bir olaydan ders çıkarmak.
Kıt kanaat geçinmek : Bin bir güçlükle geçinmek, yoksulluğa katlanarak geçinmek.
Kıtır atmak : Kafadan uydurmak, yalan söylemek.
Kıtlıktan çıkmış gibi yemek : Hiç doymayacakmış gibi yemek, yemeğe hücum etmek.
Kıyamet gibi (kadar) : Pek çok, bol.
Kıyamet (kıyameti, kızılca kıyamet) koparmak : Aşırı derecede bağırıp çağırmak, çok kızmak.
Kıymet bilmek : Bir şey veya kimsenin değerini anlamak, korumak.
Kız kaçırmak : Bir kızı isteği dışında zorla alıkoyup götürmek.
Kızarıp bozarmak : Utanç, öfke gibi duyguların etkisiyle yüzünün rengi değişmek.
Kızıl (kızılca kıyamet kopmak) : Büyük gürültü, kargaşa, patırtı ve karışıklık meydana gelmek.