DURSUN OĞLU – Dursun Fakih – MECİDİYELER CAMİİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mescid; ALÂEDDİN TEPESİ’nin güneyinde ŞEKER FURUŞ mahallesinde eski istasyon caddesindedir.

Mâbedin altı gayr-ı muntazam taşlarla, kubbesi, kubbe eteği ve kubbe kasnağı tuğla ile yapılmıştır. Kıble tarafına; iki alttan bir üstten üç, sağ ve soluna iki sıra halinde ikişer, son cemaat yerine de kapının sağından ve solundan birer pencere açılmıştır. Kıble tarafının sağ köşesindeki minâresinin küpine kadar olan kısmı muntazam kesme taşla, üstü tuğla ile yapılmıştır. Şerefenin altı sâdedir.

Âdi Sille taşından yapılan şerefe korkuluklarına hendesî şekiller işlenmiştir. Kubbenin üstünde aynı zamanda basamak vazifesini görecek olan tuğladan çıkıntılar vardır. Üstü samanlı çamurla sıvanmıştır. Son cemaat yerini dört mermer sütun üstünde yükselen üç yuvarlak kubbe örter. Kemerleri beyzîdir.

Sağdaki birinci sütunun üstünde ve iç tarafında 8 satırlık Yunanca bir kitabe vardır. Dış taraflarındaki sütunların başlıkları düz ve sâdedir. Ortadaki iki sütun başlığının dörder taraflarında birer yaprak kabartması görülür. Bunların Bizans güvercininden bozma oldukları anlaşılmaktadır.

Kapının üstündeki 0,50X0,50 metre ebadındaki mermerde talik ile şu üç satırlık kitabe okunur :

1 — işbu câmi-i şerif murur-i zamanla müşrif-i harab olmasıla

2 — Taleben limerzatillahî tealâ Mecidiye zade Tahir paşa

3 — ve Ali bey taraflarından tecdiden tamir ve inşasma muvaffak olunmuştur. 1306.

Bu kitabeye göre mâbedin 1306 Rumî veya Hicrî yılında Mecidiye zadelerden Tahir paşa ile biraderi Ali bey tarafından esaslı bir surette tamir edildiği anlaşılmaktadır.

Bu tamirin esaslı izlerini doğu dıvarlarmda açıkça görmek mümkündür. Plânı dörtgene yakın olan mâbedin kubbe askıları zarif süsleri ihtiva eder.

Hiç bir yerinde çiniye, nakşe, alçı ve tezhip işine rastlanmaz. Mihrabı âdi sıva ile sıvanmıştır.

Mâbedi kuzey, doğu ve batıdan bir bahçe sarar. Son cemaat yerinin önünde üstü açık fiskiyeli bir şadırvan vardır. Bunu Mecidiye zadeler yaptırmıştır. Mâbedin sol kapısının yanında eskiden açık bir türbe içinde âdi sıvalı bir kaç sanduka vardı.

İstasyon caddesi genişletilirken bu türbe yıkılmıştır. Buradan alınarak şimdi bahçenin batı köşesine atılmış olan bir mezar taşında şu kitabe okunmaktadır.

Fi. 2 N.
Sene 1281

Melâmet hırkasın giydik
Visal-i yâri biz bulduk
Cemalin bahrine daldık
Gelen alsın bu meydanı
Güruh-i Nazeninden
Hacı Mehmed ismidir ismim
Kemer beştin velikin Hay (1)

Der-î kerrar-ı hoş bulduk
Dilersen Fâtiha ihsan
Le yâdeyle ihvanım
Feramuş eyleme kalbinde biz
Meydan-ı Hak bulduk

Mezar taşı ( 1281 H. 1864 M.) yılında ölen Hacı Mehmed isminde bir MELÂMÎ dervişine aittir. Mescid ne vakit yapıldı, vâkıfı ve yaptıranı kimdir ? şimdi bunu tetkik edelim :

Fâtih Sultan Mehmed’in ( 881 H. 1476 M.) yılında yaptırdığı Karaman ili tahrir defterinde (2) bu mescid ( Vakf-ı mescid-i mahalle-i dj-jy = Dursun fakih ) şeklinde geçmekte ve Değirmenderesindeki bir değirmenin dörtte bir hissesi de bu mescidin evkafı arasında gösterilmektedir.

III. Murad zamanında 992 H. 1584 M. yılında yapılan bir KARAMAN İLÎ defterinde de adı ( Mescid-i mahalle-Dursun Fakih ) şeklinde geçer.

Kanunî Sultan Süleyman devrine ait KONYA müzesinde bulunan 971 tarihli bir şer*î sicil defterinde bir (DURSUN OĞLU MAHALLESİ) ne rastlıyoruz. KONYA vakıflar müdürlüğünde bulunan ve 1670 umumî numarayı taşıyan bir kayıtta da mâbedin adı (DURSUN OĞLU CÂMÎÎ) şeklinde tesbit edilmiş ve iki tarafı yol diğer tarafları Ali ve Seyyid isminde iki adamın mülkleri ile sınırlandırılmıştır. Bu kayda göre mescidin bulunduğu sokağa da (DURSUN OĞLU SOKAĞI) adı verilmiştir.

Eski ve güvenilir kayıtlardan mâbedin (Dursun Fakih mahallesi mescidi) adını aldığını görüyoruz. Sonraları (Dursun oğlu mescidi) olmuştur, tik zamanlarda mescid bulunduğu mahalleye kendi adını verirken sonra bu mahalle ŞEKERFURUŞ mahallesine katılmıştır. Burada dikkat edilecek bir şey vardır. Bu günkü mâbed minâreli olduğu ve ekseriya minâreli mâbedlere câmi denildiği halde buna mescid denilmiştir. KONYA müzesindeki 971 tarihli bir şer’î sicil tefterinde de (Merhum Dursun oğlu mescidi minâresi vakfından Abdullah ibn-i Durmuş üzerinde elli altun bulunduğu…) şeklinde bir kayıt vardır. Bu kayıt bize öğretiyor ki minâre mescitten sonra ve ayrı olarak yapılmış, tamiri ve idamesi için de ayrıca vakıf tesis edilmiştir. (3) KONYA‘nın ihtiyarları da bu mâbede (DURSUN OĞLU CÂMİl) diyorlar.

Mâbedin önündeki revakı ve minâresi kaldırılınca ortada Karaman oğlu devrinin hususiyetlerini taşıyan bir binanın canlandığı görülür. Mâbedin eski mimarî bir istilâhla (mahv-ü isbat) suretiyle bir çok tadillere uğradığı ve tamirler gördüğü anlaşılmaktadır.

Mâbedde ABD-ÜL-MÜ’MİN MESCİDİ’nin karekterini bulmak mümkündür.

Mâbed; Osmanlı imparatorluğunun kuruluşunda mühim rolü olan Dursun Fakih veyahut oğlu tarafından mı yapılmıştır. Yahut Dursun Fakih’in veyahut oğlu’nun adını alan mahallede bulunduğu için mi böyle adlandırılmıştır? Bu hususta katî kanaat verecek bir vesika henüz elimize geçmedi.

Şunu kesin olarak biliyoruz ki kayın pederi Şeyh Edebali gibi Dursun Fakih te KARAMAN İLÎ’nden (Konya’dan) dır. ‘(1) –

KARACA ŞEHlR — KARACA HİSAR’da Sultan Osman’ın ilk istiklâl hutbesini okuyan ve bu şehirde ilk Osmanlı kadılığını ve belediye reisliğini yapan bu KONYA’lı Dursun Fakih’tir. (2)

Selçnk devletinin dağılma ve çözülme devrelerinde bu büyük adam Türk yurdunun dağılan vahdetini temin edeceğine inandığı Kara Osman Beycin yanına gittiği zaman her halde Karaman ilinde şöhret yapmış bir adamdı. Belki de KONYA’da bir mescid yaptırmıştı. Oğlu da bu mescide yeni gelirler vakfetmiş olabilir. Dursun Fakih; SÖĞUT’le BİLECİK arasındaki KÜRE köyünün üstündeki çamlı bir tepedeki türbesinde medfundur. Türbesinde hiçbir kitabe yoktur. Tetkik ettiğimiz mâbedin önündeki açık türbe bu zata ait sanılarak ilk meşrutiyet yıllarında Osmanlı istiklâlinin kuruluş günlerinde burada törenler yapılmıştı (3).

ESKÎ KONYA Maarif Müdürlerinden merhum Ferid Uğur bir mecmuada (4) İbrahim Aczi isminde birisinin el yazısıyla yazarak kendisine verdiği ŞİKÂRI TARİHİ’nde bu mescide ait bazı malûmat bulmuş, asıl ŞİKÂRÎ TARİ-HPnde bulunmayan bu malûmatın bu tarihe nasıl girdiğini İbrahim Aczi’den sormuş, o da kendisine : Karamanda satın aldığı (EL-MUHTAR) adlı yazma bir kitabın üzerine (1113 H. 1701 M.) yılında KARAMAN’da PAŞA MEDRESESİ Müderrisi Hacı Musa İbn-i Süleyman tarafından yazılan bir derkenar göstermiştir.

Dipnotlar

(1) Şekayik tercümesi sahife 20 ve 21.

(2) Bu hususta (Karacabey mâmuresi) adlı eserimizin birinci cildinin 133 ncü sahifelerinde geniş malûmat vardır l

(3) O vakit Konya muallim mektebi Müdürü olan Uşak Mebusu Besim Atalay bu mezarın Dursun Fakihe ait olduğunu katiyetle iddia eder ve başında nutuklar söylerdik

(4) Konya Mecmuası, sayı 4 sahife 640

(1) ( Haydar ) kelimesi vezin zorlaması yüzünden ( Hay ) ve (der) şeklinde ikiye bölünmüştür.

(2) Ankara kuyud-i kadime erşiv-i defter numarası 25 sahife 38

(3) Minâreleri böyle sonradan ve başkaları tarafından yapılmış bir çok mâbed vardır. Akşehir’deki Ulu câminin minâresi de 610 H. tarihinde ölen Said İbrahim tarafından yaptırılmıştır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir