KONYA İPLİKCİ CAMİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mâbed; ALÂEDDÎN’in doğusunda KÜRKÇÜ MAHALLESÎ’nde Cumhuriyet alanmdan hükümet konağına giderken caddenin sağındadir. Mâbed yeni cadde açılırken çukurda kalmıştır. Eskiden mâbedin önünden Mes-ciler içine giden şimdiki kapısının seviyesinde bir yol vardı. Buradan , geçenlerin gözleri tamamen tuğla ile yapılan bu binanın üstünde düğümlenir. Kapısı kuzeye açılan binanın içten içe eni 37.90, derinliği batıda 20.60 doğuda 20.15 metredir. Kuzeyine birisi kapısının üstünde olmak üzere yedi, kıblesine 4, doğu ve batısına ikişer pencere açılır. Kıblesine ve kuzeyine altışar oluğu vardır.

Caddeden mâbedin avlısma 10 basamaklı taş merdivenle inilir. Kitabede tamir ve tecdid esnasında KONYA’ya hükmeden hükümdarın adı anılmamıştır. O vakit Konya ve havalisi Selçuk saltanatının çökmesinden doğan bir perişanlık ve kararsızlık içinde bulunduğu için olacak ki Ebubekir düa edecek ve kitabesini adıyla söyliyecek bir hükümdar ve sultan bulamadığından mutade aykırı hareket etmiştir.

Mâbedin tamir ve tecdidi İbn-İ Batllta’nın KONYA ve havalisinden geçdiği yıl içinde ikmal edilmişti. îbn-i Batlita’nın bahsettiği Karamanoğlu Bedr-ed-din’in O yıllarda KONYA ve havalesinin hâkimi olması lâzımdır.

Kitabesi mâbedin geçirdiği safhaları çok güzel ifade etmektedir. Mâbed hem tamir edilmiş, hem yenilenmiş, hem de genişletilmiştir. Mâbedde en az dört devrin mimarî hususiyetlerini, inşa malezimesini buluyoruz.

Mâbedin üç büyük ve derin kubbesiyle on sekiz tonoz örtüsünü; iki sıra halindeki tuğla ve kaplama taşdan 12 fil ayağıla divarlara yapıştırılmış payendeler tutmaktadır. Fil ayaklarının alt kısımlarındaki ve eski kemer bakiyelerindeki taşlardan bir yangın geçirdiğini anlamak mümkündür. Ben KONYA‘nın muhtelif devirlerin mimarî karekterlerini ve malezime hususiyetlerini bu kadar açık ifade eden başka bir âbideye raslamadım.

Kapıdan girince kıbleye doğru sıralanmış üç sağır ve derin kubbe altından mihraba doğru yürürken başımızı yukarıya kaldırırsak birinci ve ikinci kubbelerin beyzî olduğunu ve askı yerlerine de ses aksini temin etmek için üçer desti yerleştirildiğini görürüz. Mimarî tarihile meşgul olanlar bu şekil kubbelere büyük bir ehemmiyet veriyorlar. Üçüncü kubbe yuvarlaktır. Köşelerinde de destileri yoktur. Bu kubbe gerek inşa malezimesi, gerekse mimarî tarzı itibariyle ilk iki kubbeden ayrı ve daha eskidir. Bu kubbenin sağında ve solunda üç boğdam halinde beşik örtüsü şeklinde yayvan tonozlu altı kısım vardır. Bu kubbeyi ve tonozları divarlara girmiş payendelerle üçer fil ayağı tutar. Beyzî kubbelerin sağ ve sollarına sekizer dılığlı üçer tonoz

örtü birer kanad yapıyorlar. Mihrabın üstündeki yuvarlak kubbe ile iki tarafındaki kanadlar ve altı fil ayağı bir mimarî devre aittir. Beyzî kubbelerle 12 tonozdan müteşekkil kanadları da başka bir devrin mahsulüdür. Bu kısım ilâve edilirken daha evvelki kısmın fil ayaklarına ve kemer aralarına eklemeler yapılmıştır. Bu ilâveler yuvarlak kubbenin dayandığı iki fil ayağında pek açık görülür, bu ayaklar genişlemiştir. Mâbedin mermer ve istelâktitli mihrabı da başka bit devrin eseridir.

Son zamanlarda bu mihrabın altında yapılan bir kazıda eski ve ilk mâbedin çini mozayık-larla süslenmiş açık mavi ve vişne çürüğü renkli 3,10 metre eninde muhteşem mihrabının bir parçası meydana çıkmıştır. Mermer mihrap bu çini mihrabın başladığı yerden 1 metre 10 santim yukarıya kurulmuştur. Yani çinili eski mâbed bu kadar doldurulmuştur. Mermer mihrabın arkasından yuvarlak kubbe devrine ait olan mihrabın izleri görülmektedir.

Bu; Mâbedin dışarısındaki tuğla kemerden dahâ iyi anlaşılmaktadır. Çinili mihrabın yanlarında ve fil ayaklarının alt kısımlarındaki taş divarlı temel ve fil ayağı kalıntıları ilk mâbede aittir. Bu taş kısmın mâbedin kıble dıvarının dış kısmında 1310 metre irtifamı bulunduğu açıkça görülmektedir. Mâbedin kıble diyarının mihrab arkalarına rastlıyan kısımlarında bazı tuğlaların dışarıya doğru fırlaması da bu divarm yıkıldıktan sonra tekrar yapıldığını göstermektedir. Bizim gördüğümüz mâbedin her tarafı tuğla ile yapılmıştır.

Yalnız divar temellerinde ve fil aykalarının altlarında ve ikinci sıra fil ayaklarının kaplamalarında taş kullanılmıştır. Mâbedin tonozlu kısmı toprak dam halindedir. Kubbeler açıkta idi ve mâbede müstesna bir durum veriyordu. Dört sene evvel Müzeler Umum

Müdürlüğü tarafından esaslı bir surette tamir edilmek istenirken kurşun bulunmadığı için kubbelerin üstü beton bir saçak ile örtülmüş ve âbidenin asaleti bozulmuştur. Bu saçak yapılırken de kubbelerin önlerine divar kaldırılmıştır. Fazla yüklenen mâbedin kapısının solundaki divarı çatlamıştır. Müzeler Umum Müdürü Hamit Zübeyir Koşay normal zaman avdet edince kubbelerin üstündeki saçaklar kaldırılarak kurşunla kaplanacağını bana söyledi. Mâbedin kıble kapısından başka sağma ve soluna da birer kapısı vardır.

Mâbedin sol köşesinde kısa ve kalın bir minâresi vardı. Otuz sene kadar evvel önünden geçen lâğımın tesiriyle çatlamıştı. Sonradan yıktırılmıştır. Eski mâbedin kuzey kapısı asıl binadan taşmış vaziyette idi. Son tamir esnasında bu kısım yıkılmış üstündeki kitabesi de şimdiki yerine kaldırılmıştır. Yıkılan kapının solunda parmaklıkla çevrilmiş bir kabir vardı. Mezar taşları ve hiç bir yerinde de kitabesi yoktu. Bunun mâbedin ilk bânisi TEBRİZLÎ Eb-ül-fazl Abd-ül-cebbar’a ait olduğu anlaşılıyordu. Bu mezar Sultan II. Abd-Ül-hamid’in şimdi Üniversite kütüphanesinde Konya fotoğrafları kollek-siyonunda bulunan 80 sene evvel çekilmiş buraya koyduğumuz resminde açıkça görüyoruz. Mâbedin kısa minâresi ve minârenin solunda arka plânda eski ALTUNBA MEDRESESΑnin parçaları da görülüyor.

Mâbedin devirlerini kısaca hulâsa edelim :

1 — Çinili mihrabı, taş divar ve taş fil ayağı bakiyeleri ilk mâbede

aittir. Bu mâbedi TEBRİZLÎ Eb-ül-fazl Abd-ül-cebbar yaptırmıştı. AYNÎ KÜNYELİ Turgut oğlu Ahmed bey câmii ihya etmiştir.

2 — Temamen tuğla ile yapılan mihrabın önündeki yuvarlak kubbe ile kanatlar ve fil ayakları tamir, tecdid ve tevsi edilen ilk mâbedin ayakta kalan parçalarıdır. Bunun önünde; bir son cemaat yerinin bulunmuş olması çok muhtemeldir. Tadil esnasında kaldırılmıştır.

3 — Beyzî iki kubbe ile yanlarındaki kanadlar ve kapı tarafındaki birinci sıra fil ayakları ve iki fil ayaklarına ve kemerlere ilâve edilen payendeler mâbedin geçirdiği üçüncü istihale devrine aittir.

4 — Üstünde güzel bir sülüs ile (arapça yazılı harflar bulunmaktaydı) yazılı bulunan nefis istelaktitli mihrab; Mâbedin Osmanlılar zamanındaki esaslı tamirini göstermektedir.

5 — Mâbedin kubbeleri üstüne çekilen saçak ile bu saçağı tutan divar-lar ve olukların üstlerindeki üç beş sıralık tuğla ilâve cumhuriyet devrine aittir. Minârenin yeri de son tamir esnasında kapatılmıştır. Mâbed eski bir mimarî tabirle (Mahiv ve isbat) suretile yani tamir, tecdid, tadil, ilâve ve tağyir edilerek bize kadar gelmiştir. Şimdi Mâbedi kimin yaptığını ve kimlerin tadil, tamir, tecdid ve tevsi ettiğini tetkik edelim :

Bu gün gördüğümüz mâbed kıble tarafından meşhur Selçuk veziri Şems-ed-din Ebûsaid Altunba’nm yaptırdığı medreseye bitişiyordu. Vakfiyesine göre bu medresenin sınırlarında boyacı KONYA’lı Hoca Yusuf ibn-r. Salim ile tacir Hoca Eb-ül-fazl Abd-ül-Cebbar-ül-Tebrizî’nin birer mescidi vardı.

ÖZET

1 — Câmiin 598 H. 1201 M. yıllarından evvel Tebrizli Eb-ül-fazl Abd-ül-cebbar tarafından yaptırıldığı sanılıyor.

2 — Câmii Samurcu ( Kişçi ) Ebubekir 733 H. 332 M. yıllarında genişletmiş, yenilemiş ve imar etmiştir.

3 — Turgut oğlu Ebül-fazl Ahmet bey 834 H. 1430-31 M. yıllarında mâbedi ihya etmiştir.

4 — Câmi îplikçiler çarşısında bulunduğu için — Altunba medresesi gibi — evvelâ ÎPLİKCÎLER CÂMÎÎ, sonra kısaca ÎPLÎKÇÎ CÂMÎİ adile meşhur olmuştur.

5 — Câmi yandığı için Tüccardan Hacı Emrullah isminde bir zat 992 H. 1584 M. yıllarından evvel tamir ettirmiştir.

6 — Şems-ed-din Altunba; medresesini bu câmiden sonra Kıble tarafına yaptırmıştır. Câmiin sınırdaşlıksan başka ALTUNBA MEDRESESE ve banisi ile hiç bir ilgisi yoktur. (Mevlâna Şehri Konya – tarihi Klavuz) adlı eser [Sahife 82 de] îplikci câmiinin 1021 tarihlerinde Şems-ed-din Altunba tarafından yaptırılmış olmasını söylemesi bir zühûldur. Bu tarih; ALTUNBA MEDRESESFnin VAKFÎYESİnin tarihidir. Bir daha tekrar edelim: Altunba’nın bu câmi ile hiç bir alâka ve münasebeti yoktur. Son zamanlarda mâbedin kapılarına Altunba tarafından yaptırıldığını gösteren mermer levhalar asılmak suretiyle korkunç hata, kitap sahifelerinden ilânlara taşmıştır. Bunun ilgililer tarafından kaldırılması münasip olur.

7 — Mâbed; 1945 yılında Müzeler Umum Müdürlüğü tarafından bugünkü şeklinde onarılmıştır.

8 — Mâbed; 1951 yılında KONYA MÜZESİ Klâsik eserler Şubesi haline getirilmişti. 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.

9 — Mâbedin bir Bizans eserinden çevrildiği hakkındaki bazı müsteşriklerin tahminlerini isabetsiz buluyoruz. Mâbedin Kıble tarafındaki mimarî kalıntılar hakkındaki böyle bir iddia esaslı bir kazıdan sonra gözden geçirilebilir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir